Lacivert Renk Yatıştırır ve Dinlendirir. 1

Lacivert Renk Yatıştırır ve Dinlendirir. 1 

yaşantımızda naturel yatıştırıcı ve dinlendirici lacivert renk Mavinin diğer koyu tonları gibi lacivert de, ruhsal ve fiziksel rahatsızlıkların giderilmesinde çok etkin bir yere sahiptir. Bu rengin en önemli etki alanı kaş chakrası bölgesinde bulunur. Dolayısıyla da söz konusu chakrayla bağlantılı tüm fonksiyonların dengelenmesi ve bir düzene kavuşturulmasıyla ilgilidir. Ayrıca lenf ve salgı bezleriyle birlikte, vücuttaki bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlar. Bu rengin enerjisi çok iyi bir kan temizleyici olduğu için, vücudun toksinlerden arınmasını kolaylaştırır.

Beynin her iki yarıküresi arasındaki uyum, yine laciverdin oluşturduğu olumlu etkilerindendir. Yaşantımızda naturel yatıştırıcı ve dinlendirici lacivert, yüz ile ilgili (göz, kulak, burun, ağız, sinüsler gibi.) tüm rahatsızlıkların tedavisinde, rahatlıkla kullanılabilir. Bunlara ek olarak, laciverdin yatıştırıcı ve dinlendirici yanından söz etmek de doğru olur. Bulunduğunuz ortamda veya kıyafetlerinizde laciverde gereğinden fazla yer vermenin yaratacağı olumsuz etkiler ise, yoğun bir depresyon hali veya toplumdan soyutlanmışlık duygusudur. Göz, kulak, burun, sinir bozuklukları ve ruh hastalıklarına karşı. Yaşantımızda naturel yatıştırıcı ve dinlendirici lacivert renk renge bazen İndigo mavisi de denir. Açık gecelerdeki gökyüzünün rengidir. Yaşantımızda naturel yatıştırıcı ve dinlendirici lacivert renk merkezleri düzenli çalışan kişiler ruhen düzgündür, kuvvetli bir hafızaları vardır ve oldukça zekidirler. Olayları bir bütün olarak kavrayabilme yeteneğine sahiptirler. Hoşgörülü ve iyimser bir kişilikleri vardır. Eğer bu renkle uyum halinde bulunan renk merkezi düzensiz çalışıyorsa bu kişiler unutkanlaşır.
Yapılan araştırmalara göre, insanda bedeni kuşatan Aura veya enerji beden adı verilen elektromanyetik bir alan bulunduğunu ifade ederek, bedeni saran bu enerji alanının, ışık (renk), elektrik, ısı, ses, manyetik ve elektromanyetik etkiler ile sürekli olarak etkileşimde olduğunu belirtiyor. Vücudu saran enerji alanı içinde yedi adet de, ‘çakra’ adı verilen, her biri ayrı renge sahip enerji dağıtım merkezleri bulunduğunu kaydeden , “Çakraların fiziksel bedene doğrudan bağlı oldukları tek yer, salgı bezleri ve omurga sistemidir. Enerji merkezleri vasıtasıyla emilen enerjilerin vücuda yayılması, dolaşım ve sinir sistemlerinin yardımıyla gerçekleşir. Böylece tüm organlar, dokular ve hücreler enerjilerden eşit olarak faydalanır, insanı ayakta tutan bütün bu sistemler ve organlar, belirli renklere karşı duyarlıdır. ” dedi.
Sonuçta kalb atım hızı ve kan basıncı artarak kişi, alarm durumuna geçer. Renkler üzerinde çalışan psikologlar, Londra Köprüsü’nün sık sık intihar mekânı olarak kullanıldığını fark etmişler. Renklerin insan tutum ve davranışlarına tesir ettiğinden yola çıkan uzmanlar, siyah olan köprünün, maviye boyanmasını teklif etmişler ve köprü maviye boyanmıştır. Sonuçta köprü üzerinde gerçekleşen intihar girişimlerinde % 50 azalma sağlanmıştır. Mor ve pembe, iştahın azalmasında tesirlidir. Bu bilgiden yola çıkan Amerika’daki Johns Hopkins Tıp Fakültesi’ndeki uzmanlar, kilo verme programına katılan hastaların pembe renkli mekânlarda yaşamalarını sağlamışlardır.

Pembe mekânlarda yaşayan şişmanların iştahlarının ve streslerinin azaltılması kolaylaştırılmıştır. Renklerin insan psikolojisine tesir ettiğine başka bir misal, cinayet işlemiş saldırgan mahkûmların kaldığı hapishanenin odaları ve bahçesi pembeye boyanmıştır. Belli bir müddet sonra iç dekorasyonu pembeye boyanmış hapishanedeki mahkûmlar arasında gözlenen şiddet ve kavga olaylarında belirgin bir azalma görülmüştür. Renkler şiddete ve kavgaya eğilimli öğrencilerin terbiyesinde de faydalı olmaktadır. Şiddete eğilimli öğrencilerin mavi ve tonlarının hakim olduğu sınıflarda ders görmeleri ve okul dışında da mavi renkli mekanlarda yaşamaları sağlanmıştır. Belli bir süre sonra, öğrencilerin saldırganlıklarında belirgin azalma sağlanmıştır. Renklerin tabiattaki dağılışı, yoğunlukları ve insan üzerindeki tesirleri, tabiatta hiçbir şeyin tesadüfî olmadığını ve belli gâyelere hizmet etmek üzere yaratıldığını göstermektedir. Günümüzde fizik ve metafizik alanında yapılan araştırmaların, renklerin bir terapi aracı olarak da kullanılabileceğini ortaya koyduğunu bildirdi. Dr. İbrahimoğlu’nun belirttiğine göre, ‘Kırmızı’, kan dolaşımına ve kansızlık hastalıklarına iyi gelirken, ‘ Yaşantımızda naturel yatıştırıcı ve dinlendirici lacivert renk’ da yorgunluğa, halsizliğe, uykusuzluğa, korkuya, depresyona karşı etkili oluyor. Mor rengin ise, sinir sistemini, halsizlik, psikolojik ve duygusal yorgunlukları tedavi edici özelliği bulunuyor. tarihteki araştırmaların, eski Mısırlılarla Çin ve Hind uygarlıklarında renklerle terapiye çok önem verildiğini ortaya çıkardığını söyledi. Kaynağını güneşten alan ışığın, elektromanyetik enerjilerle dolu olduğunu vurgulayan , “Bu enerjiler, dünyadaki doğal hayatı devam ettirirler. Bitkiler, güneşten gelen enerjiyi, yapraklarında bulunan klorofil sayesinde yakalar ve karmaşık moleküllere dönüştürür ki bu da bitkinin canlılığının devamını sağlar. Işık eksik ve yetersiz olduğu takdirde, canlılar yeterli hayat enerjisini alamayacaklarından kendilerini sağlıksız, mutsuz ve sevgisiz hissederler. Renk terapisi, metabolizmada sağlıklı bir denge sağlamak için renk enerjilerinden faydalanma işlemidir” dedi. yapılan araştırmalara göre, insanda bedeni kuşatan “Aura” veya “enerji beden” adı verilen elektromanyetik bir alan bulunduğunu ifade ederek, “Bedeni saran bu enerji alanı, ışık, (renk) elektrik, ısı, ses, manyetik ve elektromanyetik etkiler ile sürekli olarak etkileşimdedir” diye konuştu.

Vücudu saran enerji alanı içinde yedi adet de, ‘çakra’ adı verilen, her biri ayrı renge sahip enerji dağıtım merkezleri bulunduğunu kaydeden , “Çakraların fiziksel bedene doğrudan bağlı oldukları tek yer, salgı bezleri ve omurga sistemidir. Enerji merkezleri vasıtasıyla emilen enerjilerin vücuda yayılması, dolaşım ve sinir sistemlerinin yardımıyla gerçekleşir. Böylece tüm organlar, dokular ve hücreler enerjilerden eşit olarak faydalanır, insanı ayakta tutan bütün bu sistemler ve organlar, belirli renklere karşı duyarlıdır” dedi. insanın içinde bulunduğu duygusal değişikliklerin, çakralarda enerji dengesizliği meydana getirdiğini belirterek, “Bu durumda, belirli bir rengin fazlalığı veya azlığı söz konusudur ki, çakraların dengesiz çalışması fizik bedende hastalıkların doğmasına neden olur” diye konuştu. Renklerin çevrelerine yaydıkları titreşimlerin, vücudun elektromanyetik ışınımıyla doğrudan etkileşim içinde olduğunu anlatan, “Bu titreşimler çakralar tarafından emildikten sonra, direkt olarak omurgalara iletilir. Daha sonra sinirler yardımıyla gerekli organlara ve dengesi bozulan sistemlere taşınır. Bu sayede, fiziksel rahatsızlıklara yol açabilecek duygusal ve zihinsel şikayetler en aza indirilir” dedi. renklerle tedavi üzerinde çalışırken karşılaşılan en büyük sorunun ise, ihtiyaç duyulan renklerin belirlenmesi olduğunu vurgulayarak, “Her rengin bir de tamamlayıcı rengi vardır. Renk terapisinde renkler tek başına kullanılabileceği gibi tamamlayıcı renklerle de kullanılabilir” diye konuştu.

Günlük yaşantımızda hepimizin renklerden etkilendiği bilinen bir gerçektir. Bulunduğumuz mekanlarda canlı renkler bize huzur ve mutluluk verirken, donuk ve soluk renkler ise bizlere sıkıntı verir. Renkler karşısında neden değişik ruh halleri yaşıyoruz? Ruh halimizi, renkler ne yönde etkiler? Renklerin gizemli dünyasını öğrenmek istiyorsak önce ışığın ne olduğunu anlamamız gerekir. Işık, şekli ve rengi oluşturan, bir tür elektromanyetik enerjidir. Güneş tarafından çeşitli dalga boylarında üretilen bu enerji, cisimlerden yansıyıp, gözümüz tarafından algılandığında, ışığı görmüş oluruz. Aslında çevremizde bulunan ve görebildiğimiz her şey, ışığın bir yansımasıdır. Işık bir cisme çarparak yansıma yapana dek, gözümüzle görebilme olanağımız yoktur. Renk ise, ışığın ayrılmaz bir parçasıdır. Işık, değişik dalga boylarına dönüştüğünde, emildiğinde veya kırıldığında çeşitli renkler ortaya çıkar. Bu tıpkı bir prizmayı güneş ışığına doğru tutmaya benzer. Ne var ki gökkuşağını oluşturan renkler, renk tayfının küçük bir bölümüdür. Gerçekte her rengin bir çok tonu ve çeşidi vardır. Her rengin kendine has bir emme ve yansıtma özelliği mevcuttur. Cisimler ise, güneş ışığını oluşturan renkleri kendi özelliklerine bağlı olarak, emer ve yansıtırlar. Renk, bir ışık frekansının belli oranda yoğunlaşması sonucunda ortaya çıkar. Renkleri kendi içlerinde ise, üç temel gruba ayırabiliriz. Birincisi; kırmızı, sarı ve mavi’nin bulunduğu ana renkler grubudur. İkincisi, bu üç rengin çeşitli kombinasyonlarda biraraya getirilmesi sonucunda oluşan gruptur.

Örneğin: Sarı+mavi=Yeşil, Kırmızı+sarı= Yaşantımızda naturel yatıştırıcı ve dinlendirici lacivert renk, Kırmızı+mavi=Mor gibi. İlk gruptaki renklerle, ikinci gruptaki renklerin karıştırılması sonucunda ise, üçüncü grup renkler oluşur. Renkler, dünyamızda 4 Ana Unsur olan: Hava,Toprak,Su,Ateş ile birebir etkileşimleri vardır. Kırmızı renk Ateş’i, Sarı renk Hava’yı, Yeşil renk Su’yu, Mavi renk ise Toprak’ı simgeler. Makro uzayda ise, Renk evrenleri vardır ve 2 Ana Renk’den oluşur, bunlar; Kırmızı Ötesi Evrenler ve Mor Ötesi Evrenlerdir. Kırmızı ötesinde yer alan evrenler (cehennemler) sıcak ve yakıcı, Mor Ötesi Evrenler (cennetler) ise huzur verici ve ilahidir. Renklerin bir başka özelliği ise, bilinç dünyamızın en derin noktalarına kadar uyarma gücüne sahip olmalarıdır. Her insanın renklere karşı verdiği tepki farklıdır. Bir insana huzur veren mavi renk, bir diğerine soğuk veya itici gelebilir. Veya birine heyecan veren kırmızı, bir diğerine hüzün verebilir. İnsanların renkten etkilenmelerini meydana getiren olgular, kişilik oluşumları, hayat koşulları ve bilinçaltında bastırılmış olan isteklerdir. Bazı insanlar hangi renkle barışık olduklarını bilirken bazıları ise bu konuda tamamen bilinçsizdir. İnsanlar renk seçerken, o rengin kendilerine getireceği yararı veya zararı düşünmezler. Sonuçta her renk, kendine özgü bazı tedavi edici ve dengeleyici unsurları da içersinde taşır. Renk bilim nedir ve Nasıl doğmuştur? Tarihe baktığımızda eski Mısırlıların renklere ve renklerle yapılan şifaya çok önem verdiğini görebiliriz. Bu sebepten Karnak ve Teb gibi tapınaklarda renk kullanmışlar ve renk şifacılığını pekiştirmek için, renk salonları inşa etmişlerdir. Aynı şeyi kadim Hind ve Çin uygarlıklarında da görebiliyoruz. Oradaki şifacı din adamları da insanın yedi katlı doğası ile güneş tayfının yedi rengi arasındaki bağlantıyı temel alarak, bir renk bilim sistemi kurmuşlardır. 1670 yılında İngiliz fizikçi Ishaac Newton, karanlık bir odada güneş ışığının önce bir delikten odaya girmesini sağlamış, sonra bu ışığın önüne bir prizma koyarak parçalanış halini bir beyaz perdeye aksettirerek, yedi rengi elde etmiştir. Newton, beyaz perde üzerindeki renklerin bir sıra ile dizilişine Spektrum Solares (Güneş tayfı) adını vermiştir. Daha sonra güneş ışığını meydana getiren renk tayfı üzerinde araştırmalarına devam ederek, renk bilimini, bir bilim dalı olarak ortaya koymuştur.

Newton’dan sonra Chevreul, Helmhotz, Young gibi fizikçiler ve kimyagerler, bu proje üzerine eğilerek çalışmaları hızlandırmışlardır. Ancak günümüzde fizik ve metafizik alanında yapılan araştırmalar, renklerin bir terapi aracı olarak kullanılabileceğini ortaya koymuştur. Bugün dünyada birçok psikolog ve psikiyatr renkleri bir terapi aracı olarak kullanmaktadır. Dünyanın her tarafında bilinen bir atasözü vardır: “Güneş giren eve doktor girmez. ” Işık, tabiatın bir ilacı ve en güzel tedavi aracıdır. Işığın, insanlar ve bitkiler üzerindeki fiziksel etkilerini hepimiz biliyoruz. Kaynağını güneşten alan ışık, elektromanyetik enerjilerle doludur. Bu enerjiler dünyadaki doğal hayatı devam ettirirler. Bitkiler, güneşten gelen enerjiyi yapraklarında bulunan klorofil sayesinde yakalar ve karmaşık moleküllere dönüştürür. Bu da bitkinin canlılığının devamını sağlar. Bu olaya kısaca fotosentez diyoruz. İşte ışık ile hayat arasındaki bağlantı!. Işık eksik ve yetersiz olduğu zaman, canlılar yeterli hayat enerjisini alamayacaklarından kendilerini sağlıksız, mutsuz ve sevgisiz hissederler. Renk terapisi, metabolizmada sağlıklı bir denge sağlamak için renk enerjilerinden faydalanma işlemidir.

Renklerle tedavi Biliyoruz ki evrende var olan her şey kendine özgü bir titreşime sahiptir. Renkler de bir ışık frekansının belli orandaki yoğunlaşması sonucunda ortaya çıkar. Elektromanyetik yelpazeye baktığımızda, yelpazedeki her rengin kendine özgü bir titreşime sahip olduğunu görürüz. Aynı şekilde, insan vücudundaki hücre, organ, kas ve kemik de belirli bir frekansla titreşir. Bu frekansın değişmesi, hastalığa sebep olur. Bu değişikliklerin birçok nedeni vardır ama bu nedenlerin en büyüğü içinde bulunduğumuz ruhsal durumlar ve negatif düşüncelerdir. (Streslerdir. )

Renkleri tek başına ya da başka bir tedavi yöntemiyle birlikte, beden titreşimlerini düzeltmek ve sağlığı temin etmek için kullanabiliriz. Eğer vücudumuzun bir hücresi yanlış bir frekanstaysa, bu durum elektromanyetik alanı etkiler. Bu hücrenin bulunduğu organ ve bedeni çevreleyen auramızın da kötü etkilenmesine neden olur. Eğer bir rengin frekansını kullanarak, bu organın yeniden doğru titreşmesini sağlarsak, yani hasta olan bölgeye gerekli olan rengi verirsek, değişmiş olan titreşimi yeniden dengeye kavuşturabiliriz. Çünkü beden, uygun şartlar altında, her zaman, orijinal yapısını yeniden kazanma eğilimine sahiptir. Sağlıklı yaşamanın bir koşulu da, bedendeki renk enerjilerinin uygun bir denge halinde bulunmasıdır. Bu denge durumunun bozulması hastalığı doğurur. Renkle tedavi biliminin gayesi, bedendeki renk enerjileri arasındaki doğal dengeyi yeniden inşa etmek yoluyla hastalıklarla mücadele etmektir.

Renklerle bedenimizin enerji merkezleri arasındaki ilişkisi Renklerin özelliklerine girmeden önce renklerle bedenimizdeki enerji merkezleri arasındaki ilişkiden söz etmek istiyorum. Vücudumuzda 7 tane “enerji merkezi” vardır. Bunların her birinin kendine ait bir rengi vardır. Yani her bir enerji merkezinin kendine ait bir ana rengi vardır. Fakat bu enerji merkezleri diğer renklerden de yardım alabilirler. Her bir enerji merkezinin kendi rengine ana renk, yardım aldığı renge de ara renk veya tamamlayıcı renk diyoruz. Ana ve ara renkler çeşitli nedenlerden dolayı dengesi bozulmuş enerji merkezlerinin dengeye gelmesinde, birbirleriyle tamamlayıcı unsurlar oluştururlar.

Biraz şansa mı ihtiyacınız var? Bunu kırmızı bir kazak giyerek, bir portakal yiyerek ya da elmas bir yüzük takarak sağlayabilirsiniz. Hint geleneğine göre hayatınızda şans yaratmak ve aynı anda mutlulukla sağlığı teşvik etmek çevrenizde hangi rengin hakim olması gerektiğini bulmanıza bağlı.

“Bir insanın kendini iyi hissetmesi chakra’larına (insan vücudundaki yedi ana nokta) veya vücut ve buna bağlı fizik enerjisine bağlıdır” diye açıklıyor The Indian Luck Book (Hint Şans Kitabı)’nın yazarı Monisha Bharadvvaj. “Her chakra negatif ya da pozitif titreşimleri çeker ve özel bir renge bağlıdır. Bu rengi giymek sizin daha dengeli, mutlu, kontrollü olmanıza yardımcı olur ve buna bağlı olarak dışarıdan aldığınız tepkileri de etkiler. “Kıymetli taşların gücü de aynı şekilde işler. “Kıymetli taşlar chakra’lar üzerinde etkisi olan elektromanyetik enerji yayar,” diyor Monisha. “Renklerine ve etkilenen chakra’ya göre kıymetli taşlar canlılığı arttırabilir, olumsuz etkileri önler, sağlığı korur, kazaları önlemek için gerekli enerjiyi verir ve gelişmeyi hızlandırır. ” Öyleyse kullandığımız renklere dikkat edelim. İyi şanslar.

Giydiğiniz Renkler Chakra’larınızı, Mutluluğunuzu ve Ruh Halinizi Etkiliyor.

Rengi bir ışık olarak üstünüzde taşıyabilir, yiyecekler, içecekler ya da renkli bir su olarak içinize sindirebilirsiniz. Bunu yaparken çeşitli yöntemlerden istifade edebilirsiniz. Bunlar ışık kutuları, ışıklı ambarlar, renkli ampuller, kumaş ve dekorlardır.

 – Giydiğiniz elbiselerin renklerinde, kullandığınız çarşaf gibi eşyalarda mavi, pembe, yeşil ya da sarı kullanırsanız daha derin ve rahat nefes alabilirsiniz. Bu renkler akciğerleri ve diyaframı güçlendirir.

 – Sinirli veya aşırı hareketli bir çocuk Yaşantımızda naturel yatıştırıcı ve dinlendirici lacivert renk veya kırmızı yatak takımının içinde uyumamalıdır. Böyle çocuklar için yeşil ya da mavi uygundur.

 – Halı ve perdeler kişiliğe uygun renklerde olmalıdır. Örneğin sürekli kavga eden bir ailenin duvardaki Yaşantımızda naturel yatıştırıcı ve dinlendirici lacivert renkli halıyı maviye, hatta pembeye çevirince daha iyi anlaşmaya başladıkları görülmüştür.

 – Duvar ve mobilyalar da hem insanın ruhi halini hem de sağlığını etkilemektedir.

 – Renkli tablolarla dekorasyon insana canlılık verir. Bunu yaşadığınız mekanlarda uygulayabilirsiniz.

 – Doğada her tür renk bulunur. Bu güzelliklerden faydalanarak onu yaşantımıza sokabiliriz.

 – Ev bitkileri renkli ya da yeşil bir ev, bitkiler yaşantımızda oldukça iyi sonuçlar verir.

 – Renkleri içinizde var olan gücünüzde canlandırarak üçüncü gözünrenklere karşı olan dikkatini artırabilirsiniz.

 – Gözlerinizi kapatıp, bir rengi hayalinizde canlandırarak, kendinize enerji yükleyin.

 – Renkleri içinize çekerek ve bunu vücudunuzun enerji merkezlerine yollayarak nefes alın ve verin. Rengi orada tutarak o bölgenize enerji yükleyip tedavi edin ve tedavi olduğunuzu düşünün. Düşünün ve “ben iyileştim” diyin. Sonuçta iyileştiğinizi göreceksiniz.

Hayatımızın ayrılmaz bir parçası olan renklerin kişilik yapımızdan tutunda, sağlığımıza hatta hastaları tedavi edici bir yöntem olarak kullanıldığını biliyormuydunuz? Kozmik bilim konusundaki çalışmalarıyla Türk kamuoyundan büyük ilgi gören, renklerin insan hayatında önemli bir yeri olduğunu söylüyor. Gerek eserlerinde, gerek konferanslarında ve gerekse sık sık çıktığı televizyon programlarında renklerin dünyası hakkında önemli açıklamalar yapan Prof. Maranki, “Renkler insanın merkezi sinir sistemine pozitif enerji yayarlar. Böylece sinir sistemimizin bu pozitif enerji ile beslenip vücuttaki enerji merkezlerimizi açarak enerjinin vücudumuzda dolaşması sağlanmaktadır. Dünyadaki hayatın kaynağı olan Güneş’in yaydığı ışınlar, dalgalar verenkler insan hayatının ayrılmaz birer unsurlarıdır. Bunlardan renkleri ele alacak olursak; renkler hayatımızı ve duygularımızı önemli derecede etkileyen unsurlardır. Renkleri hayatımızda, yerinde kullandığımız takdirde, bazı hastalıkları tedavi edici etkisinin olduğu çok eski çağlardan beri bilinmektedir. Çünkü renkler, merkezi sinir sistemine pozitif enerji yayarak sinir sistemimizin bu pozitif enerji ile beslenip vücuttaki enerji merkezlerimizi açarak, enerjinin vücudumuzda dolaşmasını sağlamaktadır. Bu da bize psikolojik olarak mutluluk vermekte, böylelikle de hayatımızı düzene sokmuş olmaktayız. Renklerin insan hayatında ve kişiliği üzerindeki bu olumlu ya da olumsuz etkileri araştırmalarla bilimsel olarak da tespit edilmiştir.

Renklerin tedavi edici özelliğinden bahsettiniz. Bu konuyu biraz detaylandırır mısınız? Renklerin tedavi edici olması, vücuttaki enerji merkezlerinin renginin renk çarkında olmasına bağlıdır. Renk terapisinde kullanılan renkler; kırmızı, Yaşantımızda naturel yatıştırıcı ve dinlendirici lacivert renk, sarı, yeşil, turkuaz, Yaşantımızda naturel yatıştırıcı ve dinlendirici lacivert renk ve mordur. Bunlar renk çarkını oluştururlar. Terapi esnasında kişiye bu renkler sunulur, sonra ona bu renklerden hoşuna gidenleri sıraya koyması söylenir. Buradaki renk seçimine göre de onun kişilik yapısı hakkında tahminler yapılır. Bu renk terapisi sonucunda kişinin duygusal ve fiziksel istifadelerini, eksikliklerini ortaya çıkarırız. Ayrıca onda gizli kalmış yetenekleri de açığa vurmasını sağlarız. Bunun yanında psikolojik problemlerin çözümlenmesinde, vücutta fizyolojik dengesizlikleri çözümleyecek hastalıkları önlemede de renk terapisinden istifade edilir. Vücuttaki her enerji merkezinin kendine has bir rengi vardır. Buradaki yedi renkten her biri, bağlantılı bulundukları enerji merkezi bölgesindeki organların hastalıklarının tedavisinde yüz yıllardır kullanılmaktadır. Bu süreç Şamanizmden başlayarak Hint, Çin, Mısır, Yunan ve İslam medeniyetlerince de devam etmiştir.

Bu terapinin nasıl uygulandığını anlatır mısınız? Uygulama olarak hastalar renkli odalara renkli taşlardan da istifade edilerek yerleştirilir, ilgili uzman tarafından renklerin bedene etkisi çeşitli metotlarla sağlanırdı. Osmanlı döneminde bu amaçlarla Edirne’de Selimiye Şifahanesi’nde hastaların renkli odalarda müzik ve su ile birlikte tedavi edildiği bilinmektedir. Bugün insanoğlunun renkler konusunda az-çok bilgisi vardır. Canlıların etrafını saran enerji ışınları alanı yani enerji alanı, sağlıklı bir canlıda baştan ayağa kadar bedenden 30 cm. ileri uzanır. Bedende yaralı bir yer varsa orada enerji alanı çok ince olur. Bu görüntüler Kirlian fotoğrafçılığı ile bilimsel olarak ispatlanmıştır.

İnsan bedeninde 7 enerji merkezi vardır. Diğer taraftan Güneş’in doğal olarak bize yansıttığı ve gözümüzle görebildiğimiz renk sayısı da 7’dir. Böylece insan bedenindeki 7 enerji merkezi gökkuşağının 7 doğal rengini almıştır. Sağlıklı bir insan elektromanyetik bir enerji içindedir. Bu sebeple gökkuşağındaki bu renklerin enerjisi de her enerji merkezinde görülebilir. Ama sağlıksız bir vücutta bu renkler lekeli veya bulanık görülür. İşte bu renklerin bozulması vücutta ileride ortaya çıkacak hastalıkların işaretidir. Enerji güçlü, açık, dengeli olduğu zaman enerji merkezlerinin içinden rahatlıkla geçer. İnsan vücudunda bazen yeterli, bazen de açık enerji birikimi olur. Eğer bir enerji merkezinde yetersiz enerji mevcutsa o zaman enerji merkezi kendi rengiyle tedavi edilir. Renk terapisinde şu hususlar önemlidir ve dikkate alınmalıdır:

– Hastaya şifa verirken ışınlarla birlikte renkleri de gönderebilirsiniz. Bu da hastalığın iyileşme sürecini hızlandırır ve yardımcı olur.

– Renklerden bilhassa sarı, yeşil, mavi ve mor daha etkili şifa verir. İkinci derecede şifa renkleri Yaşantımızda naturel yatıştırıcı ve dinlendirici lacivert renk, kırmızı ve pembedir.

– Renk tedavisinde hastayı tedavi ederken gönderdiğimiz renklerparlak ve berrak olmalıdır. Çünkü donuk, kirli yani parlak olmayanrenkler hastalık işaretidir.

– Sezgilerimizle vardığımız kararla hastaya hangi renk uygunsa onu uygulamak gerekir.

– Renk terapisi için en uygun zaman, sizin kalbinizden ve üçüncü gözünüzden gelen enerjiyi birleştirebildiğiniz zamandır.

– Önce 4 şifa renginin kendiliğinden belirdiğini görmeniz gerekir, şayet görünmezse dört ana rengi denemeniz gerekir.

– Sırasıyla sarı, yeşil, mavi, Yaşantımızda naturel yatıştırıcı ve dinlendirici lacivert renk ve mor renklerini deneyin. En uygun rengi bulduğunuzda seans boyunca o renkte kalın.

– Rengi düşünün ve içinize, yani istediğiniz bölgeye çekin, bunu sürdürün ve sonucu görün…

Renklerin insan hayatı üzerindeki diğer etkileri konusunda neler söylemek istersiniz? Daha önce de belirttiğimiz gibi renkler insan hayatı üzerinde çok yönlü bir etkiye sahiptirler. Fiziki ve ruhi yapı üzerindeki etkinin yanında yiyecekler, giyecekler ve hatta yaşanılan mekanlar konusunda da geçerlidir. Kozmik bilinç, işte bu noktada önemli bir görev ifa etmektedir. Zira biyolojik yaşamımızda gıdaları ve kıyafetleri kullanırken bile ayrı bir metodu insanlığın istifadesine sunmaktadır Bu çerçevede, yiyeceklerimizi alırken ve kullanırken renklerine özen göstermeli, mümkünse çiğ olarak, tam pişirmeden, renklerini kaybetmeden ve haşlama sularını dökmeden yemeliyiz. Yine sebze ve meyveleri tüketirken renklerle tedaviyi de düşünüp ona göre tüketmekle ayrı bir şifa özelliğinden istifade edebiliriz. Her renkli sebze ve meyvenin, vücudun enerji bölgesinin renklerine göre yendiğinde bedenimizde ayrı bir şifa verdiği mutlaka görülecektir. Bunun bazı örneklerini şöyle ifade edebiliriz:

– Kök enerji merkezi kırmızı; yani kan tedavisi; kırmızı lahana, kiraz, böğürtlenle beslenebilir.

– Kalp enerji merkezi yeşil; yeşil fasulye, çam yaprağı, yeşil otlar ve yeşil çayla beslenir.

– Mide ve safra kesesi rengi sarı; şifası limon suyu ve zeytinyağı vs. ile beslenir

Renklerin kıyafetler üzerinde de etkisi olduğunu ifade ettiniz. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Yapılan çeşitli araştırmalar, renklerin giysilerimizdeki etkisini fiziki ve ruhi yönden ispat etmektedir. Güneş ışığının etkisiyle doğal kristalden çıkan renkler; bedenimizin o bölgelerinde kullanılacak giysilerle bedenimize müspet enerji verebileceği gibi, menfi enerjiler vererek enerji merkezlerimizi bloke edip “hastalanmalara” da yo açabilir. Dolayısıyla hastalıkların tedavisinde kişinin sadece fiziksel rahatsızlıklarıyla ilgilenmek yanlış olur. Bunun yanında problemi oluşturan metafizik öğeleri de ortaya çıkarmak gerekir. Özellikle giysiler, insanların kendilerini değişik renklerle ifade etmelerini sağlarlar. Kişiliğinize ters düşen renklerle fiziksel ve ruhsal durumunuzu dengelemeniz mümkün olmaz.

İnsanlar renkli giysileri örtünmek için veya dikkat çekmeye yarayan bir araç olarak kullanırlar. Bunu sadece biriyle anlamak çok yanlıştır. Halbuki renklerin enerjilerinden giysilerde yararlanıldığı taktirde daha yapıcı ve üretken olabilirsiniz. Zira bunlar vücudumuzu saran renk filtreleri gibidirler. Fiziksel ve ruhsal yönden vücuda almamız gereken renk enerjisinin miktarını ayarlarlar. İnsanların giysilerinde seçtiği renkler, onların kişilikleri hakkında çok şey söyler. Ayrıca tercih edilen bu renkler kişilerin sağlıklı yaşamalarına yardımcı olurlar.

 Bunları birkaç örnekle şöyle ifade edebiliriz:

– Sarı ve tonlarında giyilen giysiler şişmanlamaya,

– Kırmızı renkli iç çamaşırları, cinsel içgüdünün artmasına,

– Yaşantımızda naturel yatıştırıcı ve dinlendirici lacivert renk ve mor tonları ciddiyete ve düşünme yeteneğinin artmasına,

– Yeşil ve tonları sükunet ve kalp huzuruna,

– Mavi ve tonları rahatlık ve iç huzuruna,

– Mor ve tonları ise insan ufkunun açılıp beyin fonksiyonlarının normal çalışmasına ve dış etkilerden etkilenmemeye yardımcı olur.

Araştırmalar bize göstermiştir ki, insanda bedeni kuşatan elektromanyetik bir alan vardır. Buna Aura veya enerji beden adı verilir. Bedenimizi bulut gibi saran bu enerji alanı, ışık, (renk) elektrik, ısı, ses, manyetik ve elektromanyetik etkiler ile sürekli olarak etkileşimdedir. Ayrıca bu enerji alanı içinde yedi adet de, chakra adını verdiğimiz enerji dağıtım merkezleri vardır. Chakra’lar bedene giren ve beden tarafından yayılan enerjilerin oranlarını düzenlerler. Ayrıca bedendeki fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal fonksiyonların yerine getirilmesi için gerekli olan enerjiyi emerek, bunları ihtiyaç duyulan bölgelere dağıtırlar. Her bir chakra ayrı bir renge sahiptir. Chakraların fiziksel bedene doğrudan bağlı oldukları tek yer, salgı bezleri ve omurga sistemidir. Enerji merkezleri vasıtasıyla emilen enerjilerin vücuda yayılması, dolaşım ve sinir sistemlerinin yardımıyla gerçekleşir. Bu yolla tüm organlar, dokular ve hücreler enerjilerden eşit olarak faydalanmış olurlar. İnsanı ayakta tutan bütün bu sistemler ve organlar, enerjiye (belirli renklere) karşı duyarlıdırlar. İnsanın içinde bulunduğu duygusal değişiklikler (öfke, korku, negatif düşünceler vs. ) chakralarda enerji dengesizliği meydana getirir. Burada, belirli bir rengin fazlalığı veya azlığı söz konusudur. Chakraların dengesiz çalışması fizik bedende hastalıkları oluşturur. Eğer bünyemizde herhangi bir denge bozukluğu başgösterirse, bazı renkleri veya renk kombinasyonlarını kullanarak, iç dengemizi tekrar kurabiliriz. Renklerin çevrelerine yaydıkları titreşimler, vücudun elektromanyetik ışınımıyla doğrudan bir etkileşim içindedirler. Söz konusu titreşimler chakralar tarafından emildikten sonra, direkt olarak omurgalara iletilirler. Omurgalara ulaşan bu enerji dolu titreşimler, sinirler yardımıyla gerekli organlara ve dengesi bozulan sistemlere taşınırlar. Böylece fiziksel rahatsızlıklara yol açabilecek olan duygusal ve zihinsel şikayetler en aza indirilir. Renklerle tedavi üzerinde çalışırken karşılaşılan en büyük sorun ise, ihtiyaç duyulan renklerin belirlenmesidir. Her rengin bir de tamamlayıcı rengi vardır. Kırmızı – Turkuaz. Yaşantımızda naturel yatıştırıcı ve dinlendirici lacivert renk – Mavi. Sarı – Mor. Yeşil – Macenta’dır. Terapide renkler bazen tek başına bazen de tamamlayıcı renkleri ile birlikte kullanılır. Bu konu uzmanlık isteyen bir iştir. Çünkü renklerin bilinçsiz olarak kullanılması yarar yerine zarar da getirebilir. Renklerden en iyi şekilde yararlanmak istiyorsak mutlaka bir renk terapistine başvurmalıyız. Renklerin Anlamları: Renkler hayatımızın parçası. Renkler olmasaydı hayat çekilmez olurdu herhalde. Peki renklerin hayatımız nasıl etkilediğini biliyor musunuz? Renk seçiminin kimi zaman Son olarak, renklerin insanların yaşadığı mekanlardaki etkisi konusunda bilgi verir misiniz? İnsan hayatının önemli bir kısmı kapalı mekanlarda geçtiği için bu konu büyük önem arzetmektedir. Özellikle ev hanımlarının zamanının çok önemli bir kısmı bu kapsamda ele alınmalıdır. Dolayısıyla insanın bulunduğu mekanın rengi kişiliği ile uyumlu olmalıdır. Bu amaçla dekorasyonda doğru renkler seçmeli, odanın şeklini doğru ayarlamalıyız.

Oturma Odası: Oturma odası, ev sakinlerinin en fazla vakit geçirdikleri mekandır. Bu kısımlar için doğal ve yumuşak renkler tercih edilmelidir. Oturma odalarında dikkat dağıtıcı renklerden uzak durulmalıdır. Yeşilden mora açık renkler tercih edilmeli, kanepe, halı ve sandalyelerin renkleri duvarların renklerinden koyu olmalıdır.

Yemek Odası: Açık ve orta koyu renklerde olmalıdır. Yemek odası için seçim yaparken yiyeceklerin doğal renklerini gözünüzün önünde bulundurmalısınız. Yeşil ve tonlarından uzak durmalısınız. Çünkü bu renklerin hastalık hissi veren özellikleri vardır. Masa örtüsü ve peçeteler dikkat çekici sarı tonlarında olmalıdır.

Mutfak: Mutfakta pembemsi sarı tonlu heyecan ve enerji veren renkleri seçmelisiniz. Bu renkler tembelliği yok eder, enerji verir, yaratıcılığı artırır. Mutfakta iyi aydınlatma olmalı, mutfak tezgahı canlı renkte olmalıdır. Mutfakta kullanılan gereçler, mekanın hakim rengiyle uyum içerisinde olmalıdır.

Yatak Odası: Gençler ve yeni evliler yatak odalarında yumuşak ve huzur veren, kırmızıya yakın hoş renkleri seçmeli. Bu yaş grubundan büyükler ise yumuşak maviye yakın sarımsı renkler seçmelidirler. Ayrıca seçilecekrenkler bulunulan yerin havasına göre uyum içinde olmalıdır. Mesela soğuk yerlerde sıcak renkler, sıcak yerlerde serinlik hissi veren renklertercih edilmeli.

indeks: Dark Blue, Lacivert,  Color therapy, art Iherapy, alternative treatment, renk, zihin, beden, duygu, denge, canlılık,, Spor, fiziksel sağlığı, zihinsel sağlığı, ruhsal sağlığı, stres, Enerji, Ezoterik, çarka, Homeopatik,   Renk Meditasyonu, Renk terapisi, sanat terapisi, alternatif tedavi,

—–

.

Kızılcık Sağlıklı Cinsel Yaşam Sağlar.

Adaçayı Depresyona iyi Gelir.

Kromoterapi Altın Renk Karaciğeri Düzenler.

Anne Sütü Gözde Kaşıntı, Nezle, Kızarıklığa Faydalıdır.

Yorgun ve Bitkin Düşenlere Hurma Dinçlik ve Enerji verir.

Güzelliğin Sırrı Kara Üzümdedir.

http://faydaliyasam.com/ceviz-kabugu-suyu-dis-tartarlarina-karsi-faydalidir/

—–

loading…

—–




—-
.

Bilgi kaynaklarımız:
www.enerjistmasor.com

www.bitkiveinsan.com

www.faydaliyasam.com

www.google.com

UYARI:
Sitemizde hastalikları teşhis tedavi etmek ile ilgili 1219 sayılı Tababet Kanunu’na göre sadece doktorların görevi olduğu bilinciyle, web sitesinde yer alan bilgiler sağlıklı ve yararlı yaşama hakkında bitkisel doğal tavsiye niteliğinde olup paylaşımlar ve konularımız tavsiye ettiğimiz ürünlerimiz ilaç değil, yaşama yararlı besin destek ürünleridir. Tedavi veya hekim tedavisi yerine geçmez. Paylaşılan metinlerde ve Kürlerin içerisinde geçen bitkilerin kullanımından önce, özellikle adı geçen bitkilere alerjiniz olup olmadığını doktorunuza kontrol ettirdikten sonra kullanmanız tavsiye olunur. Yaşama sağlıklı, afiyet içinde, yararlı yaşamanız dileklerimizle…

—–


—–

1 Yorum

  1. halsizliğe iyi gelen içecekler

    I don’t even know the way I ended up right here, but I thought this post usedd to be great.
    I do not recognise who you arre but certainly you’re going
    to a well-known blogger when you aren’t already.

    Cheers!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir