Erguvan Rengi Cinsel Dürtüleri Düzenler. 16
Mor, lila, pembe tonları arasındaki rengi de Türk mutfağında salatalara renk ve lezzet vermek için tercih edilmiştir. Erguvan rengi ve ağacı aşırı uyarılan cinsel dürtüleri düzenler. Erguvan rengi ve ağacı aşırı uyarılan cinsel dürtüleri düzenler. Canlılar yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar. İhtiyaç duyulan bu enerji besinlerden sağlanır. Canlıların hücrelerinde enerjinin üretilebilmesi için gerekli olan besin ve oksijenin hücrelere taşınması gerekir.Erguvan rengi ve ağacı aşırı uyarılan cinsel dürtüleri düzenler. Ayrıca hücrelerde yaşamsal faaliyetler sonucu oluşan karbondioksit gazı ile zararlı atık maddelerin de boşaltım sistemi organlarına getirilerek vücut dışına atılması gerekir. Hücreler için gerekli olan besin ve oksijenin hücrelere taşınmasını, hücrelerde yaşamsal faaliyetler sonucu oluşan karbondioksit gazı ile zararlı atık maddelerin boşaltım organlarına (akciğerlere ve böbreklere) iletilmesini sağlayan sisteme dolaşım sistemi (kalp – damar sistemi) denir.Erguvan rengi ve ağacı aşırı uyarılan cinsel dürtüleri düzenler. (Hücrelerde yaşamsal faaliyetler için gerekli olan ve sindirim sisteminden kana geçen besinler ile solunum sistemi ile akciğerlerden kana geçen oksijen gazını hücrelere taşıyan, hücrelerde yaşamsal faaliyetler sonucu oluşan karbondioksit gazını akciğerlere, zararlı ve atık maddeleri böbreklere (boşaltım sistemi organına) götüren sisteme dolaşım sistemi denir). Dolaşım sistemi kalp, damarlar ve kandan oluşur. Kalp ve damarlara dolaşım sistemi organları denir.Erguvan rengi ve ağacı aşırı uyarılan cinsel dürtüleri düzenler. İnsanda Dolaşım Sistemi İnsanın dolaşım sistemi, kalp ile damar sisteminden oluşmuştur. Damarlar atar damar, toplar damar ve kılcal damar olarak üç farklı yapı ve göreve sahiptir. Kılcal damarlar bütün vücudun içini bir ağ gibi sarmaktadır. Kıkırdak doku ve bazı epitel doku hücreleri hariç doku hücrelerinin çoğunluğunun madde değişimleri doğrudan kılcal damarlarla yapılır. Kal ve damarların içinde taşıma sıvısı olan kan dokusu bulunur.Erguvan rengi ve ağacı aşırı uyarılan cinsel dürtüleri düzenler. Kılcal damarlardaki kan ile doku sıvısı arasında madde alış verişi kılcallardaki kan basıncı ile kanın osmotik basıncı arasındaki değişime temel kaynağı kalbin yaptığı basınçtır. Kan basıncının en yüksek olduğu yer aort atar damarıdır. Kan kalpten uzaklaştıkça kalbin yaptığı basınç da azalır. Kılcal damarların atar damar ucundan toplar damar ucuna doğru gidildikçe kan basıncı azalmaktadır. Kanın osmotik basıncı kanda çözünmüş olarak bulunan NaCI gibi tuzlar ve besin monomerlerinin yoğunluğu ile kan plazmasında bulunan büyük moleküllü proteinler tarafından oluşturulur. Bunlar albümin, globulin, fibrinojen, lipoprotein ve bazı antikorlar gibi plazma proteinleridir. Bu proteinlerin her birinin ayrı ayrı görevi olduğu gibi kanda osmotik basıncın oluşmasına da neden olurlar. Plazma proteinleri büyük moleküllü oldukları için hiç bir zaman damarlardan dışarıya çıkamazlar. Bu yüzden kılcal damar boyunca kanın osmotik basıncı sabittir ve farklılık göstermez.Erguvan rengi ve ağacı aşırı uyarılan cinsel dürtüleri düzenler.
Kılcal damarların atar damar ucundaki kan basıncı osmotik basınca göre yüksek, toplar damar ucunda ise kan basıncı osmotik basınca göre düşüktür. Kılcalların atar damar ucunda yüksek olan kan basıncının etkisiyle besin, oksijen ve suda çözünen küçük moleküllü diğer maddeler difüzyonla doku sıvısına geçer. Kılcalların toplar damar ucunda ise kan basıncına göre yüksek olan osmotik basıncın etkisiyle doku sıvısındaki karbondioksit ve azotlu artıklar gibi suda çözünen maddeler kılcal damarlara alınır. Kılcal damarlardaki kan ile doku sıvısı arasında madde alış verişinin bu şekilde açıklanmasına starling hipotezi denilmektedir. Omurgalılarda kan dolaşımından farklı olarak lenf dolaşım sistemi de bulunur. Lenf dolaşımı genel olarak üç temel görevi gerçekleştirir: Kılcal damarlardan dışarı çıkan doku sıvısının fazlalığını emerek kan dolaşımına geri kazandırır. Ayrıca doku sıvısında bulunan proteinler ve akyuvarlar da lenf dolaşımı ile yeniden kan dolaşımına katılır. Lenf dolaşımı bu görevi ile kanın sıvı miktarının ve yoğunluğunun düzenlenmesine yardımcı olur. İnce bağırsakta yağların sindirimi sonucu oluşan yağ asitleri ve gliserolü emerek kan dolaşımına taşır. Lenf düğümlerinde lenfosit denilen akyuvarları üreterek vücudun mikroplara karşı korunmasında görev alır. İnsanda lenf dolaşım sistemi lenf damarları, lenf düğümleri ve lenf sıvısı olarak üç bölümde incelenir.
1. Lenf damarları, dokular arasına yayılmış uçları kapalı olan lenf kılcallarıyla başlar. Kılcallar daha sonra birleşerek büyük lenf toplar damarlarını oluşturur. Lenf sisteminde atar damarlar bulunmaz. Lenf kılcalları ve damarlarındaki sıvının akışı tek yönlüdür. İnce bağırsak ve diğer bütün dokularda bulunan lenf kılcallları kapalı olan uçları ile doku sıvısından madde emerler. Lenf kılcallarının geçirgenliği kan kılcallarından daha fazladır. Emilen maddeler daha sonra lenf damarları ile toplar damarlara aktarılarak kan dolaşımına katılır.
Lenf damarlarındaki sıvının hareketi, pompalamayı sağlayan kalp olmadığı için oldukça yavaştır. Alt toplar damarlarda olduğu gibi lenf damarlarında da lenf sıvısının hareketini kolaylaştıran ve tek yönlü açılan kapakçıklar bulunur. Kapakçıklar lenf sıvısının kalbe doğru tek yönde akmasını sağlar. İskelet kaslarının kasılması, kalbin emme kuvveti lenf sıvısının hareketine yardımcı olur.
2. Lenf düğümleri, lenf damarlarının dolaşım sistemi ile birleştiği yerlerde bulunan özel hücre kümeleridir. Lenf düğümlerinde üretilen lenfosit denilen akyuvarlarla bakteri gibi mikroplar etkisiz hale getirilir. Enfeksiyon durumlarında lenf düğümlerinde iltihaplanmaya bağlı olarak şişmeler meydana gelir.
İnsan vücudunun çeşitli bölgelerine dağılmış bademcikler gibi küçük lenf düğümleri bulunduğu gibi bazı organları da bulunmaktadır. Dalak ve karaciğer en önemli lenf organlarıdır.
3. Lenf sıvısı (ak kan), kan serumu ile benzerlik gösterir. İçinde alyuvar bulunmadığı için saydam renkli olarak görülür. Lenf sıvısı içinde ince bağırsaktan ve doku sıvılarından emilmiş olan besin monomerleri, yağların sindirim ürünleri, bazı proteinler ve akyuvarlar bulunur.
Lenf Sıvısının Kana Katılması
Lenf damarlarında bulunan lenf sıvısı iki farklı yolla üst ana toplar damara verilerek kan dolaşımına katılır. Birinci lenf yolu bacaklar, bağırsaklar ve vücudun sol yarısındaki lenf sıvısının, ikinci lenf yolu ise vücudun sağ yarısındaki lenf sıvısının kan dolaşımına katılmasıdır.
Birinci yol; bağırsaklarda yağın sindirim ürünlerini taşıyan lenf damarları ile bacaklardan gelen lenf damarları birleşerek peke sarnıcı denilen yapıyı oluşturur. Peke sarnıcında toplanan lenf sıvısı en büyük lenf damarı olan göğüs kanalı ile yoluna devam eder. Göğüs kanalının üst bölgesine daha sonra başın sol yarısı, sol kol ve göğüs bölgesinin sol yarısından gelen lenf damarları da bağlanır. Göğüs kanalı daha sonra sol köprücük altı toplar damarı ise üst ana toplar damarına açılır ve içindeki lenf sıvısı kan dolaşımına katılmış olur.Erguvan rengi ve ağacı aşırı uyarılan cinsel dürtüleri düzenler.
Renk li filtreler yoluyla güneş ışığına maruz kalan hastalarla yapılan Erguvan rengi ve ağacı aşırı uyarılan cinsel dürtüleri düzenler. Kromoterapiye ilişkin ayrıntılı bir çalışma Jacob tarafından hazırlandı. Melatonin, ışık ve renk arasındaki ilişkiyi kanıtlamak için modern teorileri benimser. Takkata, kan ile güneş ışığı arasında bir ilişki bulmaya çalışan ilk araştırmacıydı. Jacob’un çalışması, güneş ışığına maruz kalmanın sonucu olarak hormonal değişikliklerle ilgilidir. Tabii ki, güneş ışığı yedi renk ten mükemmel bir karışımdır; farklı Renkler, bizi sağlıklı tutan farklı hormonların salınmasından sorumludur. Jacob yaptığı çalışmada şöyle dedi:
Işık beyni ve vücudu açmaktan sorumludur. Işık gözler ve cilt yoluyla vücuda girer. Tek bir ışık fotonu bile göze girdiğinde, tüm beyini aydınlatır. Bu ışık, hayat boyu devam eden vücut işlevlerini, otonom sinir sistemi, endokrin sistemi ve hipofiz (vücudun ana bezi) düzenleyen hipotalamus’u tetikler. Hipotalamus aynı zamanda vücudumuzun biyolojik saatinden sorumludur. Aynı zamanda en önemli hormonlarımızdan olan melatonin salımından sorumlu pineal organa ışıkla bir mesaj gönderir. Melatoninin salınımı doğrudan ışığa, karanlığa, Renklere ve Dünyanın elektromanyetik alanı ile ilgilidir. Bu gerekli hormon vücudun her hücresini etkiler. Her bir hücrenin iç etkinliklerine, birbirleriyle ve doğayla uyumlu hale gelmelerini sağlıyor. Pineal bezin, evrenle birlik olduğumuz duyusundan sorumlu olduğuna inanılıyor ve iç varlık ile çevre arasındaki ilişkinin aşamasını belirliyor. Eğer bu ilişki uyumluysa biz sağlıklı, mutlu ve refah hissi sahibiyiz. Bu ilişkide bir dengesizlik kendini fiziksel, zihinsel veya duygusal hallerimizdeki bozukluklar veya hastalık şeklinde bilinir hale getirir. Pineal, “ışık ölçer” miz ve bize evrenle birlik hissi vermek için ve aşağıda toprak Elektromanyetik alan bize topraklanmış tutmak için, yukarıdaki göklerden bilgi alır. Sağlığımızı korumak ve çevre ile uyum içinde olmak için mükemmel bir denge gereklidir ( Pineal bezin, evrenle birlik olduğumuz duyusundan sorumlu olduğuna inanılıyor ve iç varlık ile çevre arasındaki ilişkinin aşamasını belirliyor. Eğer bu ilişki uyumluysa biz sağlıklı, mutlu ve refah hissi sahibiyiz. Bu ilişkide bir dengesizlik kendini fiziksel, zihinsel veya duygusal hallerimizdeki bozukluklar veya hastalık şeklinde bilinir hale getirir. Pineal, “ışık ölçer” miz ve bize evrenle birlik hissi vermek için ve aşağıda toprak Elektromanyetik alan bize topraklanmış tutmak için, yukarıdaki göklerden bilgi alır. Sağlığımızı korumak ve çevre ile uyum içinde olmak için mükemmel bir denge gereklidir ( Pineal bezin, evrenle birlik olduğumuz duyusundan sorumlu olduğuna inanılıyor ve iç varlık ile çevre arasındaki ilişkinin aşamasını belirliyor. Eğer bu ilişki uyumluysa biz sağlıklı, mutlu ve refah hissi sahibiyiz. Bu ilişkide bir dengesizlik kendini fiziksel, zihinsel veya duygusal hallerimizdeki bozukluklar veya hastalık şeklinde bilinir hale getirir. Pineal, “ışık ölçer” miz ve bize evrenle birlik hissi vermek için ve aşağıda toprak Elektromanyetik alan bize topraklanmış tutmak için, yukarıdaki göklerden bilgi alır. Sağlığımızı korumak ve çevre ile uyum içinde olmak için mükemmel bir denge gereklidir ( biz sağlıklı, mutluyuz ve bir esenlik hissi duyuyoruz. Bu ilişkide bir dengesizlik kendini fiziksel, zihinsel veya duygusal hallerimizdeki bozukluklar veya hastalık şeklinde bilinir hale getirir. Pineal, “ışık ölçer” miz ve bize evrenle birlik hissi vermek için ve aşağıda toprak Elektromanyetik alan bize topraklanmış tutmak için, yukarıdaki göklerden bilgi alır. Sağlığımızı korumak ve çevre ile uyum içinde olmak için mükemmel bir denge gereklidir ( biz sağlıklı, mutluyuz ve bir esenlik hissi duyuyoruz. Bu ilişkide bir dengesizlik kendini fiziksel, zihinsel veya duygusal hallerimizdeki bozukluklar veya hastalık şeklinde bilinir hale getirir. Pineal, “ışık ölçer” miz ve bize evrenle birlik hissi vermek için ve aşağıda toprak Elektromanyetik alan bize topraklanmış tutmak için, yukarıdaki göklerden bilgi alır. Sağlığımızı korumak ve çevre ile uyum içinde olmak için mükemmel bir denge gereklidir ( elektromanyetik alanın altına sızmamak için. Sağlığımızı korumak ve çevre ile uyum içinde olmak için mükemmel bir denge gereklidir ( elektromanyetik alanın altına sızmamak için. Sağlığımızı korumak ve çevre ile uyum içinde olmak için mükemmel bir denge gereklidir
İnsanın içinde bulunduğu duygusal değişiklikler (öfke, korku, negatif düşünceler vs. ) chakralarda enerji dengesizliği meydana getirir. Burada, belirli bir rengin fazlalığı veya azlığı söz konusudur. Chakraların dengesiz çalışması fizik bedende hastalıkları oluşturur. Eğer bünyemizde herhangi bir denge bozukluğu başgösterirse, bazı Renkleri veya renk kombinasyonlarını kullanarak, iç dengemizi tekrar kurabiliriz. Renklerin çevrelerine yaydıkları titreşimler, vücudun elektromanyetik ışınımıyla doğrudan bir etkileşim içindedirler. Söz konusu titreşimler chakralar tarafından emildikten sonra, direkt olarak omurgalara iletilirler. Omurgalara ulaşan bu enerji dolu titreşimler, sinirler yardımıyla gerekli organlara ve dengesi bozulan sistemlere taşınırlar. Böylece fiziksel rahatsızlıklara yol açabilecek olan duygusal ve zihinsel şikayetler en aza indirilir. Renklerle tedavi üzerinde çalışırken karşılaşılan en büyük sorun ise, ihtiyaç duyulan renklerin belirlenmesidir.
Her rengin bir de tamamlayıcı rengi vardır. Örneğin: Kırmızı Turkuaz. Turuncu Mavi. Sarı Mor. Yeşil Macenta’dır. Terapide Renkler bazen tek başına bazen de tamamlayıcı Renkleri ile birlikte kullanılır. Bu konu uzmanlık isteyen bir iştir. Çünkü renklerin bilinçsiz olarak kullanılması yarar yerine zarar da getirebilir. Renklerden en iyi şekilde yararlanmak istiyorsak mutlaka bir renk terapistine başvurmalıyız. Yağmurdan hemen sonra çıkan güneşle birlikte, gökkuşağına da merhaba der dünya. Belki de bilirsiniz, gökkuşağının altından geçen herkesin cinsiyetini değiştirdiği dedikodusunu. Keşke kendi orijinal cinsiyetine zorsuntu vermiş olanlar, gerçekten de gökkuşağının altından geçebilseler ve kendilerine has olan kimliklerini yeniden kazanmış olsalar. Biz gökkuşağını aklımıza her getirdiğimizde, hep İzmir-Turgutlu kara yolunu üzerindeki dümdüz ve yemyeşil olan üzüm bahçelerini hatırlarız. Ve de, o güzelim gökkuşağının İnsanlara göz kırpan Renkler armonisini. Sanki sonsuzluktan akıp gelen ilahi bir ritmin, notalara bürünmesini beklemeyen bir acelecilikle, görüntüye bürünmüş olarak karşımıza çıkıvermesidir gökkuşağı İşte bu nedenle biz; Renklerle koklamayı, Renklerle işitmeyi çok severiz. Severiz çünkü Renklerle temiz hava arasında, Renklerle notalar arasında kanımızca tam bir uyum, ahenk ve ritim söz konusudur? Duygularını notalara dökenler, notaları sesleri ile zenginleştirenler, tınılara ve şiirlere elbise giydirip bir anlamda onlara ölümsüzlük aşısı yapanlar, aslında hayatı hep (ama hep) Renklerle anlatmışlardır. Gülüm Pekcan ve dans grubu da, hayatı ve Renkleri doğaçlama dans figürleri ile anlatmaya çalışarak, renklerin kıvrak figürlerle nasıl da sevecen anlatılabileceğini seyredenlere gösterirler.
Renkleri anlatırken bile politize olmuş değerlendirmelerin içine dalmanın verdiği dayanılmaz zevkin ve aydınlanma(ma)nın oluşturduğu hafiflik içinde, yeniden makalenin merkez konusu olan Renklere dönersek; yerküreyi çevreleyen dominant Renklere göz gezdirmemizde yarar vardır. Ormanlar koyu yeşildir hep. Yeni yetişen otlar ve fidan ağaçlar ise açık yeşil. Gökyüzü ise uçsuz bucaksız bir şekilde açık mavi. Peki ya gece? . . Gök yüzündeki Renklerle dans eden hareketliliği inceleyecek olursak, bulutlu açık mavilerin koyu maviye, koyu mavinin laciverte ve gündüzün en yakın olduğu an, gecenin en karanlık olduğu zamandır? anlatımıyla ifade edildiği şekliyle en siyaha ulaştığı anların bileşkesi. İşte bu en koyu siyahın olduğu an, aynı zamanda aydınlığın geldiği anın başlangıç noktasıdır da aslında.
Güneş ise sıcaklığını hissettirdiği oranda sarıdır, hem de alabildiğine sarı. Bu nedenle de geçiciliği anlatımındaki gibianlatımı ile ifade edildiği gibi. Her gün yenilenen bu sancılı doğum ile birlikte; karanlığı kovma ve zor olan bir şeyi başarma söz konusudur sanki. Güneşin doğuşu nasıl sancılı ise, batışı da aynı onun gibidir aslında. Hem de her gün iki kez yaşanılan anlamlı, bir sancıdır bu Güneş, Nemrut’a çıkan herkesi kendine gebe bırakıyordu. Var olduğundan beri doğmayı hiç aksatmayan güneşe artık bir güneş doğurmak da bizim boynumuzun borcu .
Nemrut, adı gibi zalimce uzaktır yerden. Ama bu 2150 metreye tırmandığınız zaman bu durum zulüm olmaktan çıkar, armağana dönüşür. Çünkü zirvede bir hazine seni bekler. Güneş her sabah hazineye bir altın taç ekler. Binlerce yıldır bu böyledir . İyi de bunlar kitap bilgisidir. Bilgiyi yaşamak gerekir. Amaç, güneşin doğuşuna ermekse, yola geceden çıkılır. Kahta’dan bir arabaya binilir, bir buçuk saat dağın karnında gidilir. Sonra inilir, bir yarım saat zirveye yürünür. Dağ karanlığı ile gece ayazı, yıldızları buğulu üzüm salkımlarına dönüştürür. Tırmandıkça susarsın. Susadıkça ağzına bir yıldız tanesi atarsın . Tabii karanlıktan korkanlar geride kalırlar. Dağın eteklerindeki kahvede havanın alacalanmasını beklerler. Onlar tırmanırken bastıkları yerleri görmek isteyeceklerdir. Gece kuşu olup zirveye uçmak isteyenlerse yollarına devam edeceklerdir. Karanlık onların bedenlerini yutsa da, ayak seslerine dokunmayacaktır. Ayak seslerinin milliyeti yoktur. Kaygan taşlar, ayakların Alman, Amerikan, İsviçreli, İngiliz, İtalyan yada Türk oluşuna göre ses çıkarmaz. Rüzgar da ayrımcılık yapmaz, dünyanın bir ucundan kalkıp gelen yabancı konuklarla, ev sahiplerinin yüzünü aynı şiddetle keser. Uğultusunu bütün kulaklara eşit dağıtır. Yaza güvenip ince giyinenlere hiç acımaz.
Güçsüz ve sakat bacaklarla, yaşlı kalplerin imdadına katırlar yetişir. Katır sırtında bile olsa zirveye ulaşmaya can atanlar nedense hep yabancıdır. Cefayı sefaya dönüştürmenin bedeli iki-buçuk milyon liradır. Katırcı Yasin’in aklı bunu almakta zorlanır? Gerçi bizim ekmek paramız ama gecenin ikisinde yollara düşmeye bence değmez. Adam 85 yaşında, katıra bile zor tutunuyor. Gavuristan’ından kalkmış gelmiş, bu yaştan sonra güneşin doğuşunu Türkiye’den izlesen ne olur, izlemesen ne. Çok meraklıysa güneşi kendi memleketinde doğursun? . Bir koleksiyoncu olan yaşlı adam ise farklı düşünmektedir Yasin? den. Çünkü o, bir güneş doğumu koleksiyoncusudur. Belleğine dünyanın her köşesinden bir doğuş kazımıştır. Sıkıntılı günlerinde onları hafıza albümünden çıkarır, yeniden yeniden seyrederek rahatlar? Dünyanın bu sekizinci harikasının üstüne güneşin nasıl doğduğu parçası eksik kalmıştı, şimdi tamamlanacak? der. Katırcının ise aklı iyice karışır. Tepeye vardığınızda ortalık ağarmaya başlamıştır. Bütün yıldızlar ışıktan kaçmıştır. Yeni günü beklemeye yalnız iki yıldız dayanabilmiştir. Güneşin gelişine daha yarım saat vardır. Kıvrımları yavaş yavaş belirginleşen heykeller, bu sabahın dağcılarını seyre dalar. İnsanlarla heykellerin bakışması olağanüstüdür. Alaca aydınlığın gölge oyunları, heykelleri İnsanlaştırır, İnsanları heykelleştirir? Ben böyle mistik bir manzara görmedim? diye bağırır birisi.
Doğuş yaklaştıkça herkes platform üzerinde yerini alır. Kameralar, fotoğraf makineleri hazırlanır. Ama güneş bir türlü doğmaz. Güneş belki Önce Doğu Toros sıradağlarının ihtişamına bakın? der. 2 bin metre aşağıda uzanan ovanın, Fırat’ın geçitleri ve Atatürk Barajı’nın göletleriyle süslenen sükunetine dikkat çeker. GAP’ın çevre illeri nasıl da sahil yerlerine dönüştürdüğünü hatırlatmak ister. Gözler iki dağ arasındadır ama güneşin acelesi yoktur. Güneş ihmalci de değildir. Evrendekilerin en dakiğidir. Ama bu seyir terasında, gözlerini güneşin çıkacağı iki dağın arasına dikenler her nedense ayıp eder: Hadi ya, niye doğmadı güneş hala? Hani 5’te doğacaktı? Belki rötar yapmıştır? Lastiği patlamıştır? Doğsa da gitsek artık, çok üşüdüm? Çene yarıştırmaktan, güneşin gönderdiği öncü ışık oyunlarını bile göremezler. Halbuki önce beş ton kızıl gerilmiştir ufka. İki soluk alımının ardından kızıllar kaçışmış, yerini 5 ton kayısılar, 7 ton portakallar, 9 ton limonlar almıştır. Işık, dağları bir griye, bir yeşile, bir mora boyamıştır. Gözlerimiz bunların hangi tonuna yetişeceğini bilemez. Renkler, havadaki kokuları bile değiştirmiştir. Karanlıkta başka kokan dağ çiçekleri, ışığı yedikçe kendine yeni kokular seçmeye başlar. Güneşin doğmasından hemen önce; dağ, taş, börtü-böcek taptaze yeni bir gün kokmaya başlarlar.
Kişi tarafından algılanan Renkler, sempatik ve parasempatik sinir sistemi üzerinden ve bunlarla aktif hale geçen nöro-kimyevî maddelerin salgılanması yoluyla İnsana tesir eder. Meselâ mavi, parasempatik sistemi uyarır. Erguvan rengi ve ağacı aşırı uyarılan cinsel dürtüleri düzenler. Bu uyarılma, bir seri nöro-kimyevî madde ve hormonun salgılanmasını ardışık (münavebeli) olarak başlatır. Sonuçta kan basıncı ve kalb atım hızı düşer. Kişide rahatlama meydana gelir. Kırmızı, mavinin zıddı olarak sempatik sinir sistemini uyarır. Sonuçta kalb atım hızı ve kan basıncı artarak kişi, alarm durumuna geçer. Erguvan rengi ve ağacı aşırı uyarılan cinsel dürtüleri düzenler. Renkler üzerinde çalışan psikologlar, Londra Köprüsü’nün sık sık intihar mekânı olarak kullanıldığını fark etmişler. Renklerin İnsan tutum ve davranışlarına tesir ettiğinden yola çıkan uzmanlar, siyah olan köprünün, maviye boyanmasını teklif etmişler ve köprü maviye boyanmıştır. Sonuçta köprü üzerinde gerçekleşen intihar girişimlerinde % 50 azalma sağlanmıştır. Erguvan rengi ve ağacı aşırı uyarılan cinsel dürtüleri düzenler. Mor ve pembe, iştahın azalmasında tesirlidir. Bu bilgiden yola çıkan Amerika’daki Johns Hopkins Tıp Fakültesi’ndeki uzmanlar, kilo verme programına katılan hastaların pembe renk li mekânlarda yaşamalarını sağlamışlardır.
İnsanlığın keşiflerinin pek çok yönü ihmal edilir, ihmal edilir veya atılır. Renk li tıp, ihmal edilen bu maddelerden biridir. Ayurveda, allopati, akupunktur, Unani, homeopati, biyokimyasal, magnetoterapi, fizyoterapi, radyoterapi, aromaterapi, refleksoloji veya renk terapisi olsun, her telafi edici ve iyileştirici tedavi sisteminin ortak özelliği, bir şekilde bir tür veya başka titreşim uygulamaktır böylece vücudun sağlığa kavuşması sağlanır. Çoğu sistem titreşimleri dolaylı olarak tetikler ancak titreşimlerin doğrudan vücut üzerinde kullanıldığı birkaçı vardır ve Erguvan rengi ve ağacı aşırı uyarılan cinsel dürtüleri düzenler. Kromoterapi bunlardan biridir.
Babbitt, Ghadiali ve Azeemi, chromotherapy gelişiminde devrim yarattı. Onların fikirleri diğer araştırmacılar tarafından gerçekleştirildi. Sunulan teoriler arasında dünyanın herhangi bir yerinde yapılan araştırma çalışmalarında herhangi bir tartışma bulunamadı.
İkinci yol; başın sağ yarısı, sağ kol ve göğüs bölgesinin sağ yarısından toplanan lenf sıvısının takip ettiği yoldur. Bu bölgelerden gelen lenf damarları önce boyun bölgesindeki büyük lenf damarına bağlanırlar. Büyük lenf damarı da sağ köprücük altı toplar damarına açılır. Sağ köprücük altı toplar damarı ise daha sonra yine üst ana toplar damara açılarak toplanan lenf sıvısı kan dolaşımına katılır.
Kan damarlarında kesilme ya da zedelenme olduğunda trombositlerden salgılanan bazı salgılarla damarın kesilen yerinde büzülme ve daralmalar meydana gelir Bu durum kan kaybının azaltılmasına yardımcı olur. Hava ile temasa geçme sonucu parçalanan trombositlerden trombokinaz enzimi salgılanır. Trombokinaz, kan plazmasında bulunan trombojeni (protrombin) kalsiyum iyonları (Ca++) ile birlikte trombin denilen yapıya dönüştürür. Bu olayda ayrıca K vitamini
indeks: Color therapy, alternative treatment, renk, zihin, beden, Spor, fiziksel sağlığı, zihinsel sağlığı, ruhsal sağlığı, kromoterapi, sanat terapisi, alternatif tedavi, enerjist, enerjist masör, masör, Emre Karakaya, +9 0534 519 9001, Bursa, ekonomik, beyin sapı, rem, uyku, spiritual, physical therapy, color therapy, heart therapy, blood pressure, chromotherapy, red, art therapy health, Color, mind, body, emotion, balance, vitality, Sports, physical health, mental health,
.
http://faydaliyasam.com/incir-sperm-arttirici-ozelligi-mevcuttur-ailenin-mutlulugunu-koruyucu-etkiye-sahiptir/
—–
—–
—-
.
Bilgi kaynaklarımız:
www.enerjistmasor.comUYARI:
Sitemizde hastalikları teşhis tedavi etmek ile ilgili 1219 sayılı Tababet Kanunu’na göre sadece doktorların görevi olduğu bilinciyle, web sitesinde yer alan bilgiler sağlıklı ve yararlı yaşama hakkında bitkisel doğal tavsiye niteliğinde olup paylaşımlar ve konularımız tavsiye ettiğimiz ürünlerimiz ilaç değil, yaşama yararlı besin destek ürünleridir. Tedavi veya hekim tedavisi yerine geçmez. Paylaşılan metinlerde ve Kürlerin içerisinde geçen bitkilerin kullanımından önce, özellikle adı geçen bitkilere alerjiniz olup olmadığını doktorunuza kontrol ettirdikten sonra kullanmanız tavsiye olunur. Yaşama sağlıklı, afiyet içinde, yararlı yaşamanız dileklerimizle…
—–
—–